KRİZ YÖNETİMİ
Kriz Nedir?
Açık bir sistem olarak örgütlerin amaçlarını gerçekleştirebilmeleri ve varlıklarını sürdürebilmeleri, içinde bulundukları çevreye uyum gösterebilme, kendi davranışlarını çevrenin beklentileri doğrultusunda biçimlendirebilme ve yapısındaki alt sistemlerin etkileşimlerini düzenleyebilmelerine bağlıdır. Örgütsel çevre, sürekli değişmekte, çevresel etkilere karşı gerekli önlemleri almayan ve denge sağlayamayan örgüte tehlikeler yaratmaktadır. Örgütlerin başarıları, büyük ölçüde bu tehlikeleri önceden görüp, değerlendirmelerine bağlıdır. Örgütler, değişik örgüt içi ve çevresel kaynaklardan gelen tehdit ve krizlerle karşı karşıya kalabilirler. Yıkıcı etkilerinden dolayı yöneticilerin krizle baş etme becerileri, örgüt açısından yaşamsal öneme sahiptir (Can, 2002: 333).
Sözlükte kriz, bunalım, buhran anlamlarına gelmektedir. Kriz, bir toplumun, bir kuruluşun veya bir kimsenin yaşamında görülen güç dönem, bunalım ya da buhran olarak tanımlanabilir (TDK, 1994: 479). Bununla birlikte, yerli ve yabancı literatürde krizin farklı bazı tanımlarına rastlamak mümkündür. Krizin, bu tanımların genel bir sentezi yapılarak değerlendirilmesinde yarar vardır. İnsan ve toplum yaşamında görülen sosyal, psikolojik, ekonomik, mali, siyasi, tıbbi ve doğal krizlerin yanında, çalışma ve yönetim yaşamında da örgütsel krizler görülebilir. Kriz, birdenbire ortaya çıkan, önceden öngörülemeyen, beklenmedik ve olağandışı bir durumu ifade eder. Bu yüzden kriz, örgütsel yaşamda, özel olarak yönetilmesi gereken önemli bir durum ve sorundur. Kriz, aynı zamanda, yöneticilerin ve iş görenlerin yaşamında önemli bir stres kaynağıdır (Peker ve Aytürk, 2000: 385).
Kriz, bir örgütün olağan fonksiyonlarını, amaçlarına ulaşmada kabul edilebilir. Başarısını, varlığını veya yaşamını sürdürmesini önemli ölçüde engelleyen, iş görenler, müşteriler veya ortaklar tarafından zararlı kişisel etkisi olduğu algılanan herhangi bir girişim ya da başarısız bir eylem olarak tanımlandığında, krizin sadece negatif ve tehdit edici yönlerine odaklanılmış olur. Bu, eksik bir tanımlamadır, çünkü kriz bazı durumlarda olumlu gelişmelere yol açabilir ve örgütün gelişimi için bir fırsat, bir dönüm noktası olabilir. Herhangi bir ilişkide kriz yaşanması, krizin çıktığı çatışmaların ilişkinin doğasını tehdit eder düzeye gelmesiyle gerçekleşir. Bu tanım ise, krizi sadece ilişkiler boyutunda değerlendirmektedir ve dar bir tanımlamadır. Kriz, fiziksel olarak bir sistemin bütünü etkileyen, temel varsayımlarını, kendi subjektif sağduyusunu ve varoluşçu özünü tehdit eden bir bozulmadır. Bu tanım, karar koyucuların karşılaştıkları kriz türlerinin çoğunu kapsar niteliktedir, fakat daha çok sistemin nasıl tanımlandığına bağlıdır. Örgüt açısından düşünecek olursak, bu tanımlama, bireyi, grubu ve bunların krize ilişkin algılamalarını yeterince hesaba katamamaktadır. Örgüt açısından krizintanımı daha gerçekçi yapılmalıdır. Bu anlamda kriz, bireyin, grubun veya örgütün normal rutin prosedürlerin/uygulamaların kullanılmasıyla baş edemedikleri ve ortaya çıkan ani değişimin, stres yarattığı bir durum olarak tanımlanabilir. Bu tanım, örgütsel krizlerin değerlendirilmesine yardımcı olabilir, fakat diğer kriz tanımlarının da değindikleri önemli noktalar vardır (Booth, 1993: 85-86). Kriz, acil bir müdahale gerektiren ani, beklenmedik bir olaydır. Okul kantininin yanması, pazarlama yöneticisinin istifa etmesi veya benzer ani, beklenmedik olaylar birer krizdir ve hızlı bir karar vermeyi ya da bir dizi karar almayı gerektirir (Torrington,Weightman ve Johns, 1989: 90-91). Kriz, bir örgütün üst düzey hedeflerini tehdit eden, örgütün yaşamını tehlikeye sokan ve acil tepki gösterilmesi gereken, örgütün kriz öngörme ve önleme mekanizmalarının yetersiz kaldığı gerilim yaratan bir durumdur. Tehdit edici duruma müdahale edebilme yetersizliği, bazı araştırmacılar tarafından krizin temel ayrıt edici özelliği olarak belirtilmiştir (Can, 2002: 333).
Kriz, arzu edilmeyen bir sonucu olan, planlanmamış bir olay, durum veya olaylar dizisi olarak tanımlanabilir (Sikich, 2002). Örgütsel anlamda kriz, örgütün amaçlarını ve varlığını tehdit eden, örgütün risk önleyici önlemlerini yetersiz kılabilecek nitelikte, örgütün ani tepkisini gerektiren beklenmedik ve hızlı değişikliklerin söz konusu olduğu, planlama ve karar mekanizmalarını olumsuz biçimde etkileyen, gerilimli bir durum olarak değerlendirilebilir. Krizin örgütün yeni bilgiler ve deneyimler kazanmasına, bunu bir fırsat haline dönüştürmesine de olanak sağlayarak bir dönüm noktası olabilir (Demirtaş, 2000: 359).
Yukarıdaki satırlarda görüldüğü gibi, krizin farklı tanımlarını yapmak mümkündür. Farklı tanımların ortak yönü, krizin, örgütlerde önceden tahmin edilemeyen ve acil müdahale gereken olağandışı bir durumu ifade etmesidir. Kriz, doğası gereği önceden tahmin edilemez ve etkili bir müdahale sistemi ile güçlü bir yönetim anlayışı gerektirir. Örgütlerde krizlerin etkili şekilde yönetilmesi, kriz durumlarından daha güçlü çıkılmasına ve örgütsel hedeflere daha güçlü bağlanılmasına yardımcı olabilir.
Krizin Özellikleri
Örgütsel krizin temel bazı özellikleri vardır. Kriz durumu önceden tahmin edilemez. Örgütün tahmin ve önleme mekanizmaları yetersiz kalır. Örgütün amaç ve varlığını tehdit eder. Üstesinden gelmek için atılması gereken adımların kararlaştırılması için yeterli bilgi ve zaman bulunmaz. Acil müdahale gerektirir ve karar alıcılarda gerilim yaratır (Can, 2002: 333).
Kriz, her örgütün yaşamında karşılaşabileceği bir durumdur. Yöneticilerin bunu bilmesi ve krize karşı hazırlıklı olması gerekir. Yönetim muhtemel krizlerin yanında risk taşıyan bir çaba ve girişimdir. Yönetim becerisi, risk ve kriz anlarında ayrı bir önem kazanır. Her şeyin normal ve yolunda gittiği durumlarda yönetim, çok belirgin değildir. Krizle etkili şekilde baş etmenin yolu, krize karşı hazır olmak ve oluştuğunda krizi yönetebilmektir. Kriz yönetimi, yönetimin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Kriz yönetimi becerisine sahip olmayan örgütlerin ayakta kalmalarını beklemek pek olası değildir (Demirtaş, 2000: 355). Örgütlerin bazı zamanlarda krizlerle karşılaşmaları olasıdır. Önceden tahmin edilemez bir özelliğe sahip olan kriz, örgütte panik yaratır ve etkili bir yönetim gerektirir. Bundan dolayı yönetim, krize karşı daima hazır olmalı, proaktif bir anlayış içerisinde gerekli tedbirleri almalı ve krizi etkili şekilde yönetmelidir.
KRİZ YÖNETİMİ
Krizin ne olduğunu bilmek kadar krize ilişkin yanlış anlamaların ve söylencelerin (mit) bilincinde olmak, örgütlerde etkili kriz yönetimi ve krize karşı sürekli hazır bulunuşu etkileyen bir durumdur. Booth’a (1993: 96) göre, krize ilişkin bazı mitler mevcuttur. Bu mitlerin farkında olmak, örgütlerin krizle daha etkili başa çıkmaları için önemlidir. Krize karşı hazır olabilmek ve krizle etkili şekilde başa çıkabilmek için hatırda tutulması gereken bazı söylenceler (mitler) şunlardır:
1. Krizler kaçınılmazdır. Yöneticiler, krizin kaçınılmaz olduğuna inanırlarsa, bu durum, örgütte bir kadercilik yaratır. Böylece, muhtemel krizlerin etkisini sınırlayacak gerekli tedbirlerin alınmasında bile başarısız olunur.
2. Krizi önlemek veya anlamak için gerekli temel bilgiden yoksunuz. Bu durum, bilimsel/bilgi temelli örgütlerde yaygın bir yaklaşımdır. Olumsuz etkilere ilişkin herhangi bir bilimsel veri olmadığı için, ürünlerinin kanıtlanmamış yan etkilerine yönelik herhangi bir girişimde bulunmazlar.
3. Daha iyi teknoloji, gelecekteki krizleri önleyecektir. Gelişen teknoloji, genellikle yönetiminde, teknolojik olarak güvenli prosedürlerinin kullanımının, hataları ve krizleri önleyeceği inancını oluşturur. Gerçekte, teknolojinin etkin kullanımı hata oranını azaltabilir, fakat oluşabilecek bir hata ya da krizin etkisi de buna karşılık daha büyük olacaktır. Yüksek karmaşıklık, düşük risk, yüksek etki sistemleri giderek yaygınlaşmakta ve örgüt yönetimini güvenliğin garanti olduğuna ilişkin tehlikeli bir mite çekmektedir.
4. Kriz yönetimi, örgütsel gelişim için zararlıdır. Bu mit, bazı örgütler tarafından kendi etkinliklerini doğrulamak amacıyla kullanılır. Bu görüş, iş görenlere yönelik çok fazla güvenlik ve korumanın, gerekli deneyim ve gelişim için fırsat vermediğini savunur. Kriz tehlikesinin ve risk alma korkusunun, yeni ürün geliştirmeyi engellediği söylenir. Etkili bir kriz yönetimi politikasına paralel olarak örgütsel gelişim sağlanabilir.
5. Kriz yönetiminde duygulara yer yoktur. Kriz yönetimi, etik bir sorumluluk da gerektirir. Sezgisel bir güç ve duygusal bir anlayış, krize hazır olma ve krizle başa çıkmada önemlidir. Krize ilişkin mitlerin bilinmesi ve örgütlerin bu mitlere kapılmaması, etkili bir kriz yönetimi için şarttır. Krizlerin kaçınılmaz olduğunu, ne yapılırsa yapılsın nasıl olsa krizin gerçekleşeceğine inanılması, örgütü kaderciliğe götürür. Böyle bir durum, örgütün hareket kabiliyetini ve krize karşı hazır bulunuşluğunu sınırlar. Krizin ortaya çıkmasını beklemek, önceden herhangi bir önlem almamak, yapılacak önemli bir hatadır. Sayısal verilere dayalı kriz işaretlerini beklemek doğru değildir. Örgütsel etkinliklerin başarısı için teknolojik araçlar gerekli ve kaçınılmazdır. Ancak, kriz karşısında teknolojik güce çok fazla güvenmek, mantıklı olmaz. Kriz yönetimini, örgütsel gelişim için bir engel değil, örgütsel gelişimi destekleyici bir araç olarak değerlendirmek gerekir. Kriz yönetiminde, bütünsel olarak örgütün ve müşterilerin iyiliğini düşünerek hareket etmek, etik değerleri ön plana çıkarmak, sezgisel ve duygusal girişimlere önem vermek gerekir. Örgütler ve Kriz Yönetimi Örgütler yaşamlarını sürdürürken, değişik krizlerle karşılaşabilirler. Kriz, örgüt içi etkenlerden kaynaklanabileceği gibi, örgüt dışı etkenler de krize neden olabilir. Kriz, bir kişi, bir örgüt ya da bir toplumun yaşamında görülen zor bir anı, bir buhran dönemini anlatır. Kriz, belirsizliği ve zarar görme olasılığını, riski içeren bir kavramdır. Bir kriz durumu yavaş yavaş ya da birdenbire oluşabilir, dar veya geniş bir alanı kapsayabilir (Demirtaş, 2000: 359).
Yönetim yaşamında her kriz, bir problemdir ve her problemin de bir kriz olduğu söylenebilir. Çünkü her problem aynı zamanda bir krizin habercisidir ve krizin sinyallerini verir. Ayrıca, çözülmeyen problemler de önemli bir kriz nedeni olarak görülebilir. Büyük problemlerin ve ciddi sorunların genellikle, önemsiz ve küçük gibi görünen problemlerden doğduğu hatırda tutulmalıdır. Yönetimsel yaşamda çözülmeyen basit problemler, problem doğururlar. Bununla birlikte, her problemin birden çok çözümü ve çaresi de bulunabilir. Çaresiz, çözümsüz problem yoktur. Önemli olan, problemi görebilmektir (Peker ve Aytürk, 2000: 387). Her sorun, aynı zamanda kendi içinde gerekli çözümü de barındırır. Burada önemli olan, probleme-soruna yaklaşım tarzıdır. Problemi görebilmek, gerekli çözümü bulmayı ve uygulamayı kolaylaştırır. Söz konusu durum, krizler için de geçerlidir. Krizle etkili şekilde başa çıkmanın anahtarı, muhtemel kriz sinyallerinin algılanması ve krize neden olabilecek etkenlerin önceden belirlenerek ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle, örgütlerde yaşanan kriz durumlarının genel özelliklerinin bilinmesi gerekir.
Örgütün hedeflerini tehdit eden ve örgütsel yaşamı tehlikeye sokan kriz durumunun özellikleri şöyle sıralanabilir (Demirtaş, 2000: 359; Can, 2002: 333):
· Kriz durumu tahmin edilemez.
· Örgütün tahmin ve kriz önleme mekanizmaları yetersiz kalır.
· Kriz, örgütün amaç ve varlığını tehdit eder.
· Krizin üstesinden gelmek ve izlenmesi gereken yolların kararlaştırılması için yeterli bilgi ve zaman bulunmaz.
· Kriz, acil müdahale gerektirir.
· Kriz, karar veren kişilerde gerilim yaratır.
Bazı örgütler, sürekli kriz tehlikesi içinde yaşarlarken, bazı örgütler ise krize daha bir hazırdır. Krize eğilimli örgütlerin, krizle etkili şekilde başa çıkabilen ve krize daha hazır örgütlerden ayrıldıkları bazı önemli noktalar vardır. Her an kriz yaşama tehlikesi ile baş başa olan kriz eğilimli örgütleri, krize hazır olan örgütlerden ayıran bu noktalar dört başlık altında toplanabilir (Booth, 1993: 95-96):
Örgütsel stratejiler: Örgütsel stratejiler, krize müdahale etme ve krizle başa çıkma planlarını ve gerekli prosedürleri kapsar. Krize hazır örgütlerin, her zaman etkili bir kriz müdahale ve başa çıkma planları mevcuttur.
Örgütsel yapı: Örgütsel yapı, örgütün krize müdahale etmek ve krizle başa çıkmak için gerekli yapılara sahip olup olmamasıyla ilgilidir. Krize hazır örgütlerin, etkili kriz yönetim alt yapı sistemleri vardır.
Örgütsel kültür: Bu faktör, örgütsel inanç, değer ve mantıksal durumların krize eğilimli olup olmaması ile ilgilidir. Krize hazır örgütlerde, kriz durumları rasyonel bir mantık içerisinde değerlendirilir.
Örgütte çalışan bireylerin özellikleri: Bu faktör, iş görenlerin kriz eğilimli savunma mekanizmaları sergileyip sergilemediklerine ilişkindir. Krize hazır örgütlerde, krizi makul gösterici savunma mekanizmaları yerine, krizin gerçek nedenleri üzerinde yoğunlaşılır. Kriz durumlarının başarılı şekilde atlatılması, etkili bir kriz yönetim planlamasını gerektirir. Kriz yönetim planlaması, örgütte muhtemel tüm kriz alanlarının sanal olarak belirlenmesini ve gerekli prensiplerin oluşturulmasını sağlar. Kriz yönetim planlaması, potansiyel kriz durumlarının listelenmesini, kriz önleme politikalarının oluşturulmasını, her bir potansiyel kriz durumuyla baş etmede kullanılacak strateji ve taktiklerin formüle edilmesini, krizlerden kimlerin ne derece etkileneceğinin belirlenmesini, örgütün uğrayacağı zararı en aza indirmek için krizlerden etkileneceklerle etkili iletişim kanallarının oluşturulmasını ve krizle ilgili mevcut her şeyin değerlendirilmesini, test edilmesini içerir (Regester ve Larkin, 1997: 173-174).
Krizin Etkenleri
Örgütlerde kriz yaratan etkenleri, çevresel (dışsal) ve örgütsel (içsel) etkenler olarak iki grupta incelemek mümkündür (Can, 2002: 333-336; Peker ve Aytürk, 2000: 388; Demirtaş, 2000: 359-361; Hurst, 2000: 160). Örgütsel yaşamda karşılaşılan krizlerin nedenleri, çevresel (dış) kaynaklı olabileceği gibi, örgütsel (iç) kaynaklı da olabilir. Literatürde, krize neden olan çevresel etkenler, dışsal faktörler olarak; örgütsel etkenler de içsel faktörler olarak nitelendirilmektedir.
1. Çevresel (Dışsal) Etkenler
Örgütün, kriz durumuna girmesinde en önemli rolü, çevresel etkenler oynar. Dinamik ve sürekli değişen çevre, örgütün karşılaşacağı karmaşıklık ve belirsizlik derecesini etkileyerek yönetsel kararların isabet derecesini azaltmakta ve örgütün kriz durumuna sürüklenmesine yol açabilmektedir (Can, 2002: 333-336; Demirtaş, 359-360). Örgütte krize yol açan dış ya da çevresel etkenler, genellikle dünyanın ve ülkenin genel yapısı, ülkenin sosyal, siyasal, ekonomik ve güvenlik durumu ve sorunları, teknolojik gelişmeler ve değişmeler, doğal afetler, sosyal patlama ve huzursuzluklar ile uluslararası tehdit ve tehlikeler olarak sıralanabilir (Peker ve Aytürk, 2000: 388).
2. Örgütsel (İçsel) Etkenler
Krize neden olan örgütsel etkenler arasında örgütsel yapı ve yönetimin niteliği sayılabilir. Örgütsel yapı, çevresel değişmelere uyum gösteremeyecek derecede katı ise, iletişim sistemi, sorunlara en yakın kişi ve grupların üst yönetime hızla ulaşmasına olanak tanımayan bir yapıdaysa, örgütün krizle karşılaşma olasılığı artar, buna karşılık krizin üstesinden gelme olanağı azalır. Bunun yanında, yönetimin niteliği, örgütlerin kriz durumuna düşmelerinin önemli bir nedenidir. Üst yöneticilerin çevresel değişimleri izleme, değişimle ilgili veri toplama, yorumlama ve değerlendirme konularındaki deneyimsizlikleri ve yetersizlikleri, örgütün kriz yaşamasına neden olabilir (Can, 2002: 333-336; Demirtaş, 359-360). İçsel kriz etkenleri, daha çok örgütten, yönetimden, yöneticiden, personelden, bütçeden, teknik donanımdan kaynaklanan etkenlerdir.
Örgütün yapısal ya da işleyiş bozukluğu, bütçe ve finansman yetersizliği, yöneticinin beceriksizliği ve yetersizliği, personelin yeteneksizliği, örgütsel kriz faktörleridir (Peker ve Aytürk, 2000: 388).
Hurst’a (2000: 160) göre, dışsal kriz kaynaklarının örgütler açısından bazı olumlu yanları vardır, fakat başka eylemlerin yan ürünleri olarak istenmeden ortaya çıksalar bile içsel olaylar da krizi kışkırtabilirler. Daha ilginci, içsel kriz etkenleri, örgütte boşluklar oluşturabilecek içten, bilinçli yapılan eylemler şeklinde de olabilir. Krizin çevresel etkenleri, örgütün kozmopolit bir yönetim anlayışına sahip olmasını ve çevresel etkenleri sürekli izlemeyi gerektirir. Bulunduğu yakın ve uzak çevreye ilişkin farkındalık düzeyi gelişmiş bir örgütün, çevresel etkenlerin neden olduğu krizlere daha az kapılması muhtemeldir. Örgütsel kriz etkenleri ise, örgütün etkili bir iletişim sistemine sahip olmasını, güçlü bir katılım anlayışını ve etkili bir liderlik becerisini gerektirir.
Kriz Süreci
Örgütlerin krizle karşılaşması, hızlı bir değişim sürecinin sonucudur. Kriz süreci, yakın zaman dilimleriyle birbirin takip eden, bazen de aynı zamanda oluşan aşamalardan geçerek örgütü etkiler. Kriz süreci aşamalı olarak düşünüldüğünde, bu sürecin kriz uyarılarının algılanması ve hareketsizlik; kriz dönemi ve çözülme döneminden oluştuğu söylenebilir (Can, 2002: 336).
1. Kriz Uyarılarının Algılanması ve Hareketsizlik: Bu aşamada, örgütün amaç ve varlığını tehdit eden durumlar ile ilgili sinyaller ortaya çıkmıştır; örgütte ve örgüt çevre ilişkilerinde sorunlar baş göstermeye başlamıştır. Bununla birlikte, örgütün bilgi alma sistemleri kriz sinyallerini yeterince alamamakta ve yönetime iletememektedir. Bu nedenle, gerekli bilgi alınamadığı için krize yönelik gerekli önlemler alınamamaktadır (Can, 2002: 336). Kriz yönetiminde en önemli aşama, kriz doğmadan önce gerekli önemleri almak ve olası bütün hazırlıkları yapmaktır. Kriz sinyallerinin ve kriz belirtilerinin alınarak, krizin önlenmesi gerekir. Bu nedenle, kriz öncesinde, kriz faktörlerini öngörerek ve doğabilecek krizi hesaplayarak gerekli kriz planlarını yapmak, kriz yönetimi ve kriz ekipleri kurmak ve bunları sürekli güncel halde tutmak ve her zaman krize hazırlıklı olmak, krizi kolaylıkla, ustalıkla ve başarıyla atlatmak için en iyi kriz yönetme biçimidir (Peker ve Aytürk, 2000: 389).
2. Kriz Dönemi: Bu dönem, krizin ortaya çıktığı bir kriz sürecini ifade eder. Bu dönemde, örgüt içinde özellikle yöneticiler ve çalışanlar arasında büyük bir korku ve panik doğar, stres artar (Peker ve Aytürk, 2000: 389). Yaklaşan krizin sinyalleri alınıp, yorumlanıp, değerlendirilmemişse ve sağlıklı tepkiler verilmemişse, örgütün kriz dönemine girmesi kaçınılmazdır. Kriz döneminde, yetkinin merkezileşmesi, korku, panik ve karar sürecinin bozulması gibi durumlar gözlenir (Can, 2002: 336-337). Bu dönemde, yöneticiler ve çalışanların soğukkanlı olmaları, paniğe ve telaşa kapılmamaları gerekir. Sağlıklı ve bilinçli karar verilmeli, krizin nedenleri ve boyutu objektif olarak değerlendirilmelidir.
3. Çözülme Dönemi: Kriz döneminde, krizi başarıyla atlatacak çözümler geliştirilemezse, krizin şiddetine bağlı olarak örgüt ortadan kalkabilir. Örgütün çevresi ile ilişkileri bozulur. Artan tüketici şikâyetleri, kredi kaynaklarının sınırlanması ve azalması, satış miktarındaki azalma, devletin getirdiği sınırlılıklar ve pazar payının kaybedilmesi, örgüt çevre ilişkilerinin bozulduğunu gösterir. Örgüt içinde artan iş gücü devri ve devamsızlığı, iş gören şikâyetleri, stres ve panik, örgütsel çözülmeye yol açar (Can, 2002: 337). Kriz ortaya çıktıktan sonra, krizi başarılı bir şekilde yönetebilmek için, önce çözüm yollarını bulmak, gerekli çözüm önlemlerini almak ve bunları başarılı bir şekilde uygulamak gerekir. Aksi takdirde, etkili şekilde yönetilemeyen krizler, örgütün çöküşüne ve yönetimin bitişine neden olabilir (Peker ve Aytürk, 2000: 389).
Yönetimde arzu edilen durum, krize yakalanmamaktır. Ancak, krizlere karşı daima hazırlıklı olmak da gerekir. Kriz öncesi dönemde, kriz sinyallerinin alınması, krize neden olabilecek muhtemel nedenlerin belirlenmesi ve ortadan kaldırılması, olası bir krizi önleyebilir. Kriz sinyalleri önceden alınıp değerlendirilememişse ve gerekli hazırlıklar yapılamamışsa, kriz döneminin yaşanması kaçınılmaz hale gelmektedir. Kriz döneminde önemli olan, güçlü bir yönetim anlayışı ve etkili bir liderlik becerisi sergilemektir. Kriz dönemi, acil müdahale gerektirir ve bu dönemde zaman kaybedilmeden gerekli kararlar alınmalıdır. Kriz sonrasında, tekrar toparlanmak ve krizden başarılı bir şekilde çıkmak gerekir. Kriz, örgütü hedeflerinden uzaklaştıracak bir engel olarak değil, ayakların yere daha sağlam basmasını sağlayacak bir değişim olarak değerlendirilmelidir.
Kriz Yönetim Süreci
Neredeyse her kriz, başarısızlığın kökleri kadar başarının tohumlarını da kendi içinde taşır. Bu potansiyel başarıyı saptamak, geliştirmek ve sonuçlarını almak, kriz yönetiminin özünü oluşturur. Kötü kriz yönetiminin özü ise, durumu kötü görme ve daha da kötüleştirme eğilimine kapılmaktır (Augustine, 2000: 13-14). Kriz yönetimi, muhtemel başarı ve başarısızlık durumlarının iyi analiz edilmesini gerektiren bir süreçtir. Planlı, düzenli ve eşgüdümlenmiş bir çabayı gerekli kılar. Kriz yönetim süreci, çalışılan alana ve geleceğe yönelik olası sorun ve tehlike etkenlerinin belirlenmesini, uygun tepki ve savaşım türlerinin saptanmasını, örgütün krizle başa çıkabilecek önlemleri uygulamasını ve tepkileri değerlendirmesini kapsayan bir süreç olarak tanımlanabilir (Demirtaş, 2000: 363). Can’a (2002: 337-340) göre, kriz yönetimi, olası kriz durumuna karşılık, kriz sinyallerinin alınarak, değerlendirilmesi ve örgütün kriz durumunu en az kayıpla atlatabilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve uygulanması sürecidir. Kriz yönetiminin temel amacı, örgütü kriz durumlarına hazırlamaktır. Kriz yönetim süreci beş aşamada incelenebilir:
1. Kriz sinyallerinin alınması
2. Krize hazırlık ve korunma
3. Krizin denetim altına alınması
4. Normal duruma geçiş
5. Öğrenme ve değerlendirme.
KAYNAKLAR:
AUGUSTINE, Norman R. (2000). Önlemeye Çalıştığınız Krizi Yönetmek. Kriz Yönetimi. Harvard Business Review. (Çeviren: Salim Atay). MESS. Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası. İstanbul: BZD Yayıncılık.
BOOTH, Simon A. (1993). Crisis Management Strategy. Competition and Change in Modern Enterprises. London: Routledge Publishing.
CAN, Halil. (2002). Organizasyon ve Yönetim. Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Baskı. Ankara: Siyasal Kitabevi.
DEMİRTAŞ, Hasan. (2000). Kriz Yönetimi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi.Yıl: 6, Sayı: 23, Sayfa: 353-373, Yaz 2000.
HURST, David K. (2000). Kriz ve Yenilenme. Krizin Sunduğu Fırsatlar. (Çeviren: Ela Gürdemir). İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
REGESTER, Michael ve Judy LARKIN. (1997). Risk Issues and Crisis Management. A Casebook of Best Practice. London: Kogan Page Limited.
PEKER, Ömer ve Nihat AYTÜRK. (2000). Etkili Yönetim Becerileri Öğrenilebilir ve Geliştirilebilir. Ankara: Yargı Yayınevi.
TDK. (1994). Türk Dil Kurumu Okul Sözlüğü. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basım Evi.
TORRINGTON, Derek; Jane WEIGHTMAN ve Kirsty JOHNS. (1989). Effective Management. People and Organization. Englewood Cliffs: Prentice Hall Inc.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder